Zamanın Efendisi Satürn: Geçmiş, Gelecek ve Şimdi..

Zaman.
Astrolojide de, mitolojide de zamanın tanrısı Satürn’dür. Kronos. Babası Uranüs’ü hadım etmiş, sonra da kendi çocuklarının da ondan intikam alacağı öngörüsü nedeniyle doğan bebeklerini yemeye çalışmış.
Bir tek Zeus’u yiyememiştir, o da zaten Satürn’e karşı durabilen tek tanrıcık olmuş. Satürn’ün, yani korkunun karşı prensibi Jüpiter, inanç, yani Zeus’tur.
 
Bunlar öylesine hikayeler değiller. Kendisini yemeye çalışan bir babayı kim sevebilir?
Ama işte zaman tam olarak böyledir..
Bu katil baba fikrine nasıl bakıyorsan aslında zamanla ilişkini de bu belirler.
Sana verilen sürede kendi ebeveynlerinden daha ileri evrimleşmeye çabalarsın.
Baban gibi, ataların gibi olmamaya çabalayarak evrimleşebilirsin. Ve sonunda büyük resimde ana tema aynıdır. Sadece imkanlar ve dönem farklıdır..
Çünkü yaşamlarımız sadece bize ait değil, bir aile hikayesinin bir boyutu olarak da bu dünyadayız.
 
Satürn, kişinin bu dünyaya gerçekleştirmeye geldiği şeydir. Çoğu durumda bu hayatta ne iş yaptığının çok önemli bir parçasıdır.
Nasıl ve ne şekilde gerçekleştirebileceğinse, tamamen konuya bakışınla ve yaklaşımınla yani Zeus’unla ilgilidir.
Çok önemlidir bu yüzden de.
Bazılarımız için bu kolay, bazılarımız içinse zordur..
Ama her türlü önce korku uyanır ve hemen kısıtlanma hissi başlar..
Artık bu deneyimlerle ne yapacağın sana bağlıdır..
İster bu konuların uzmanı ol, ister kabuğuna çekilip hayata küs.
Zaman işliyor.
Sen bilirsin.

Zaman beraberinde bir sıkışma hissi getirir..
Ölüme yaklaştıklarını ilk kez anlayanların orta yaş krizleri buna güzel bir örnek.
Yaşla beraber değişen öncelikler ve daha çok var hissinin yerini ne zaman? ‘a bırakışı da.
Bu yüzden beraberinde bir zorunluluk hissi getirir.. Ve sürekli olarak yapılması gerekenlerle gerçekleştiğinden de disiplin..
 
Ne ekersen onu biçersin.
Tam Satürn’e göre bir söz.
Zaman sadece bunun gerçekleşmesini sağlar, gerçekleştiğinden emin olur sadece aslında.
Zaman, programlarla, yapılarla, tekrarlarla ilgilidir. Tıpkı şöyle, seni en çok korkutan ve en kısıtlandığını hissettiğin konuda o kadar çok çabalarsın ki, artık bir noktada öyle bir kas yapmışsındır ki o konunun artık otoritesi haline gelirsin. O konu etrafında birçok acı tecrübelerin, çekingenliklerin ve korkuların olmuştur ve onu yakından ve derinden tanırsın. Korkuya rağmen gerekeni yapabilirsen üzerine çıkarsın.
Zaman, yapması gerekenleri yapanlardan, sorumluluklarını alanlardan yanadır her zaman. Ödülleri sadece onlar alır.
Hak etmen gerekir. Hak etmediysen kaybedersin elindekini.
Ve zaman senin gerçekten hak edip hak etmediğinin en iyi yargıcıdır.
Zaman bana göre saygı duyulması gereken bir kısıttır, sınırdır.
Bu hayatta sonsuz bir enerjimiz yok, bizi sınırlayan şeylerin en başında zaman var.
Öleceğiz işte en basitinden, daha büyük bir kısıt olabilir mi?

Zaman en büyük kısıttır.
Kişisel değildir, herkesin 24 saati var derler ya bir ölçüde doğrudur.
Ama o zamanın kalitesi herkes için aynı değildir hiçbir zaman. Satürn’üne göre değişir.
 
Zaman ve dinamikleri hakkında çok az ve kısıtlı bilgiye sahibiz ancak göreceli olduğunu hepimiz biliyoruz.
Sevdiğin ve çok özlediğin biriyle su gibi geçen zaman, oturup bir duvara bakarsan bir türlü geçmez. Ya da acı içindeyken zamanın senin için olan akışı ile bitmesini hiç istemediğin ama sonu olduğunu bildiğin bir anın içindeyken akışı çok başka olabilir.

Yazının bu anında senin yolladığın parça çalmaya başladı.. Bir remixi. Let her go.
Zaman da işte senin onu bıraktığın, tutamadığın akışına bırakmakta olmaya mecbur olduğun bir şeydir bana göre.

“Zaman düşer ellerimden yere
oradan tahta boşa
saatler çalışır izinsiz
hep bir sonraya..
ve sen, ben değirmenlere karşı
bile bile birer yitik savaşçı..
akarız dereler gibi denizlere..”

Zaman kendisine, kısıtlanmaya, baskıya karşı nafile savaşan ne Don Kişot’lar görmüştür!
 
Bana göre aslında geçmiş de şimdi de gelecek de yok.
Zaman algımız çok kısıtlı ve yetersiz..
Kendi ölçtüğümüzü tek zaman sanıyor ve sürekli ileriye doğru gittiğimizi düşünüyoruz.
Oysa zaman doğrusal bir çizgi değil.
Zamanda yolculuk yaparak geleceği değiştirenlerin olduğu filmler aslında gerçek ve hepimiz bunu kendi kişisel hayatlarımızda birebir yaşıyor oluşumuza rağmen ona hakimmiş gibi gibi bön bön saatlerimize bakıyoruz.
Nasıl gerçek diyorsan, insan kendi geçmişine gidip oradaki bir duyguyla halleşerek bile kendi geleceğini değiştirebilir.
Öyle basit bir gerçek ki bu bana göre, sözünü ediyor olmak bile inan yük geliyor.

Zaman en büyük kısıttır.
Ve tüm kısıtlamalara karşı koyarsan, aslında gelişememeyi de garantilersin.
Çünkü sınırlar ve engellerdir insanı geliştiren, kas yaptıran.
Uzay boşluğunda yaşayan astronotlar mesela bedenleri küçülür dünyaya döndüklerinde ayakta durmakta dahi zorlanırlar.. Güçsüzleşmişlerdir..
Bu somut dünyada var olmak insana çok ağır gelebilir, acı var ve varlığı kesinken.
Zaman ruhunu sıkacak..
Ama onunla ilişkin değişebilir.

Bedenlerimiz de toprağı delerek başını göğe uzatan bitkiler gibi.. ağaçlar gibi..
Annemizin karnını kabartarak geldik bu dünyaya
Ve bir bitki gibi yok olacağız..
En güzel zamanımız, en genç zamanımız ve kuru ve ölü bir dal olacağımız zamanımız var.
Güzel bitkiler var çiçekler var yaban otları var ayrık otları var zararlı bitkiler var..
İnsan da çeşit çeşit işte.
Kültürler, coğrafyalar, ırklar, bedenler çeşit çeşit..
Beden deyip, dünya deyip geçme..
Ruhsallığa giden yol bedenden ve dünyadan geçer..
Bu dünyayı unutarak bu dünyada bir ruhsallık mümkün değil.
Gerekenleri yapacaksın.
Bedenine bakacaksın.
Bu dünyayı yaşayacaksın ve hakkını vereceksin geçmeden önce.
Şart bu.

Bu geçmiş ve şimdi. Peki gelecek?
 
Bütün geçmişini kaplayan duygu ve düşünceleri değiştirmeye başlarsan geleceğin zaten değişir..
Zamanda kırılma.. paralel evrenler.. alternatif yaşamlar.. alternatif hikayeler ve zaman çizgileri..
Bunlar var, hepsi mümkün.
Seç beğen al.
Bir kumar masasında, kağıtlar dağıtıldığında, sana da bir el gelir..
Oynamamayı seçmek dahi bir seçimdir.
Seçimlerinin sorumluluğunu üstlenebildiğinde, dağıtılmış elle elinden gelenin en iyisini de yapmaya başlayabilirsin.
Çünkü bu masada tüm değişim kabulle başlar, ancak kabul edebilmek zaman alır.

2013 yılında bir dostuma yazdığım bu metin, bugün bir şekilde yeniden karşıma çıktı.. Satürn, Oğlak burcunun yönetici gezegenidir. Oğlak dönemini Ay’ın yine Oğlak burcunda olduğu bir günde uğurlarken, geçmişten karşıma çıkan bu mektubu, zamana ve ilham olacağı herkese hediye ediyorum.

Oğlak burcu olun veya olmayın, şu anda hepimiz zamanla ve gerekliliklerle olan ilişkilerimizi gözden geçirebileceğimiz çok elverişli bir dönemden geçiyoruz. Satürn en büyük öğretmenlerden biridir ve düşüncelerimizin gerçekçi bir zemine dayanıp dayanmadığını, ilişkilerimizin kalıcılığını, duygularımızın ve eylemlerimizin sorumluluğunu, inançlarımızın gerçekliğini daima test eder. Kova yeni ayı ile Satürn’ün başka bir yüzünü görmeye hazırlanıyorken, sizi en çok zorlayan konulara olan yaklaşımlarınızda yeni bir sayfa açabilmenizi dilerim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*